Araştırma Çıktıları | WoS | Scopus | TR-Dizin | PubMed | YÖK Tez
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14627/3
Browse
Browsing Araştırma Çıktıları | WoS | Scopus | TR-Dizin | PubMed | YÖK Tez by Access Right "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 410
- Results Per Page
- Sort Options
Article 1930’lu Yıllarda Türk Dış Politikasındaki Değişim: Amerikan Dışişleri Belgelerinde Türkiye’nin Alman Ekonomik ve Siyasi Baskısını Dengeleme Girişimleri(2020) Sivis, EfeBu çalışmada Türkiye’nin 1930’lu yıllardaki dış politikası, Amerikan Dışişleri belgeleri ışığında incelenmiştir. Ankara’nın dış politikası ile paralel bir seyir izleyen dış ekonomik ilişkilerinde 1930’lu yılların ikinci yarısından itibaren Almanya’ya ağırlık veren bir modelden daha dengeli bir modele doğru bir değişimin yaşandığı görülmektedir. Söz konusu değişimin Türk ekonomisi üzerindeki Alman etkisinin azaltılması yönünde gerçekleştiği, İtalya’nın 1936 yılında Etiyopya’yı işgaliyle Türkiye’nin politikalarında değişimin başladığı, Almanya’nın 1938 yılında Avusturya’yı, 1939 yılında Çekoslovakya’yı işgaliye Ankara’nın İngiliz-Fransız ittifakına yaklaştığı görülmektedir. Bu süreçte Türkiye, ABD’ye yönelik ekonomik destek taleplerinden herhangi bir sonuç alamasa da İngiltere’nin Türk ekonomisine yönelik kredi tahsis etmek suretiyle Alman etkisinin kırılmasına destek verdiği görülmektedir. Nitekim Türkiye-İngiltere arasında savunma konusunda iş birliğini öngören Türkİngiliz Deklarasyonu 12 Mayıs 1939 tarihinde yayımlanmış ve Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcından önce 19 Ekim 1939 tarihinde İngiltere’nin başı çektiği Türk İngiliz-Fransız Üçlü İttifakı’na dâhil olmuştur. Çalışmada Almanya’nın Türkiye’nin politika değişikliklerine ilişkin hamleleri ve Türkiye’nin yer aldığı Üçlü İttifak Antlaşması’nın ekonomik boyutu mevcut literatüre ve Amerikan arşiv belgelerine dayanarak ele alınmıştır.Article 2000’lı Yıllarda Türkiye Ekonomisi: İmalat Sanayinde Verimlilik Değişimleri(2021) Özşahin, Gülşah; Das, Zuhal OzbayBu çalışmanın amacı, 2000’li yıllarda Türkiye'nin imalat ve hizmet sektörlerinin verimlilik performanslarını tartışmaktır. 2000'li yıllarda Türkiye imalatının yapısal değişiminin yönü konusunda fikir edinmek için bir ayrıştırma analizi uygulanmıştır. Sonuçlar, 2003–2007 döneminde tüm imalat kategorilerinde, emek verimliliğinin düştüğünü, buna karşın 2010–2015 döneminde tüm imalat kategorilerinde emek verimliliğinin arttığını göstermektedir. 2016-2018 döneminde tüm gruplarda emek verimliliği daha da artmıştır, ancak, orta-düşük-teknoloji kategorisinde artış hızı daha yavaş, yüksek-teknoloji endüstrileri durağan bir görünüm sergilemiştir. Hizmet sektöründe emek verimliliği, dönemler itibarıyla imalatta görülenden biraz farklı bir yapı sergilemektedir. Özellikle yüksek teknolojili hizmet grubunda neredeyse tüm dönemlerde nispeten düşük verimli sektörlere doğru bir statik kayma gözlenmiştir. Daha az bilgi yoğun hizmetlerde, emek verimliliği ilk dönemde azalmış, ancak 2010-2015 döneminde belirgin biçimde artmıştır. Sonuçlar, özellikle 2010 sonrası dönemde sanayi politikalarının rolünü tartışmanın anlamlı olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, 2016 sonrasında siyasi ve ekonomik ortamdaki değişiklikler imalat sektöründeki verimlilik değişimlerinin anlaşılmasında ipuçları vermektedir.Article Abd'nin Avrupa Enerji Pazarına Yönelik İzlediği Dış Politika: Kaya Gazı Devrimi ve Avrupa Pazarında Rus Hâkimiyetine Karşı Lng Hamlesi(2019) Sıvış, EfeBu makale, Avrupa gaz pazarının kapasitesini ve Rusya'nın ana gaz tedarikçisiolduğunu göz önünde bulundurmak suretiyle, Avrupa gaz pazarının halen gelişmesürecinde olan Kuzey Amerika gazı için henüz yararlanılmamış bir kaynak olduğunuortaya koymaktadır. Çalışma, ABD ve Rusya’nın enerji sektörü özelinde ilişkilerinejeopolitik çerçevede geniş ve kapsamlı genel bir bakış sunmakta, diğer yandan hemABD hem de Rusya’nın enerji politikası için Avrupa enerji piyasasının öneminivurgulamaktadır. Makalede, güvenlikleştirme teorisi ve enerji güvenliği kavramlarıçerçevesinde ABD’nin dış politikasının analiz edilmesi amaçlanmaktadır. Çalışmadayöntem olarak ABD’nin bölgeye ilişkin enerji politikaları bölgeselcilik kavramıçerçevesinde analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucu, ABD’nin Avrupa doğal gazpiyasalarındaki çıkarının, yalnızca Avrupa’nın Rus doğal gazına olan bağımlılığınıazaltma konusunda ‘yardım etmenin’ ötesinde olduğunu, ABD’nin nihai dış politikahedefinin Avrupa’nın önde gelen bir doğal gaz tedarikçisi olarak tebarüz etmekolduğunu öngörmektedir.Article Citation - WoS: 2Accentuated Eccentric Load Training: Traditional Set Versus Cluster Set(Iermakov S S, 2022) Pınar, Salih; Pinar, Salih; Kaya, Selman; Antrenörlük Eğitimi BölümüBackground and Study Aim Material and MethodsThis study aims to comparatively analyse the effects of cluster set (CS) and traditional set (TS) applications on strength and power outputs in accentuated eccentric load (AEL) training. Thirty-two amateur male football players with at least 2 years of strength training history participated in the study (Xage: 18,78 +/- 0,83 years, Xheight:166,73 +/- 8,61 cm., Xbody weight: 69,59 +/- 6,03 kg.). Participants were randomly divided into two groups: CS (n=16) and TS (n=16). In both groups, the same "AEL Training" was applied and different set models were used. Augmented eccentric load (AEL) training was performed with 3 sets of 8 repetitions, 50% concentric and 80% eccentric of 1 Repetition Maximum (1-RM) and with a fast lifting tempo. The sets were completed with 20 seconds of rest after every two repetitions in the AEL-CS group and without any rest between repetitions in the AEL-TS group, and the training sessions were performed twice a week for 4 weeks. Countermovement jump (CMJ), 50cm drop jump-reactive strenght index (DJ-RSI) test, 1-RM strenght test, 10-20-30m sprint test and Illinois Agility Test (IAT) were performed on the athletes before and after the training.ResultsWhen analysing the data obtained in this study, Skewness and Kurtosis values and Kolmogorov-Smirnov values were examined to determine homogeneity. In order to compare the pre-test and post-test averages between groups, ANOVA was used for Repeated Measures, and Sample T Test was used to compare the pre-test and post-test averages within groups. The statistical significance level was determined as p<0.05. When the groups were compared, the difference in the improvement rate averages was tested. At the end of the four-week study, drop jump-reactive strength index (DJ-RSI), countermovement jump (CMJ), Illinois Agility Test (IAT) 10-20-30m sprint values and 1-RM values were improved percentage-wise in both AEL-CS and AEL-TS groups. Between the groups, a significant difference was observed between DJ-RSI, CMJ, and 10-20-m Sprint Test results (p<0.05). When we compare the results within groups, it can be concluded that the AEL-CS group showed more improvement in terms of strength, change of direction (COD) skills and Sprint compared to the AEL-TS group.ConclusionsIn conclusion, it can be advised to use cluster set in accentuated eccentric load training in order to improve strength, Sprint and COD skills.Article Citation - Scopus: 0Acute Serious Hepatitis of Unknown Cause in Children(Galenos Publishing House, 2022) Kılbaş, E.P.K.; Altındiş, M.On April 5, 2022, an increase in cases of acute hepatitis of unknown etiology was reported in previously healthy children under the age of 10 in the United Kingdom. Since there is no link between these patients, called acute non-HepA-E hepatitis, and viral hepatitis agents (hepatitis A, B, C, D, and E), the possible etiology, and pathogenesis of this emergency is being investigated. One of the alarming features of this epidemic is the high requirement for liver transplantation in a fraction of the cases. In cases other than hepatitis A, B, C, D, and E, a case definition is made by looking at a series of clinical pictures, including serum transaminase levels and age. As of August 26, 2022, 513 cases of acute hepatitis have been reported in Europe and 1,010 globally. Adenovirus was detected in 75% of cases tested in the UK, but data for other countries are still lacking. The role of other etiologic agents is still under investigation. The exact disease pathogenesis has not yet clear. Evidence of human-to-human transmission of the disease remains unclear. Epidemiological studies are critical in clarifying the uncertainties regarding the existence of links between the cases reported to date. Continuing the national and international surveillance activities of the countries in an organized manner is the most basic issue required for the elimination of the epidemic. Copyright © 2022 Tehran University of Medical Sciences.Article Citation - WoS: 0Adaptation of Caregivers' Task Scale for Multiple Sclerosis To Turkish Society: Validity and Reliability Study(Dokuz Eylul Univ inst Health Sciences, 2022) Eroğlu, Nermin; Tosun, Anil Tekeoglu; Hemşirelik BölümüObjectives: This study was planned and carried out methodologically to adapt the Caregiving Tasks in Multiple Sclerosis Scale (CTiMSS) to Turkish society. Methods: A methodological research. The study was conducted with caregivers of individuals with multiple sclerosis who presented to the neurology clinic of a university hospital between June 2019 and September 2020. The validity and reliability study of the Caregiving Tasks in Multiple Sclerosis Scale (CTiMSS) was performed with a total of 142 individuals, which is more than 5 times the number of items on the scale (24 items). Results: The validity of the CTiMSS was evaluated with language validity, construct validity (CFA), and content validity. The reliability coefficient of the internal consistency analysis (Cronbach's Alpha) was found to be extremely high (0.97). Item-total correlation of the scale was examined, and accordingly, no items were removed from the scale. The scale was administered to 30 patients at a two-week interval to analyze test-retest reliability and time-dependent invariance. Conclusion: The CTiMSS, which was adapted to Turkish society to evaluate the tasks of individuals providing care for individuals with multiple sclerosis, is a valid and reliable tool. We recommend that it should be administered to different groups and cultures to increase its evidence value. CTiMSS is an appropriate measurement tool to determine the duties of caregivers of individuals with multiple sclerosis.Article Adolesan Sporcularda Olumlu Beden İmgesi ile Mükemmeliyetçilik İlişkisinde Öz Şefkatin Aracılık Rolünün Spor Türüne Göre İncelenmesi(2024) Güngören, Fatma Eda; Aşçı, F. HülyaBu çalışmanın amacı adolesan sporcularda olumlu beden imgesi ile mükemmeliyetçilik ilişkisinde öz şefkatin aracılık rolünün spor türüne göre incelenmesidir. Çalışmaya İstanbul ilindeki kulüplerde bireysel ve takım sporlarıyla uğraşan, en az 2 yıl spor deneyimi olan 381 (x̄yaş=15,95± 1,05) kız sporcu katılmıştır. Çalışmaya katılan sporculara Kişisel Bilgi Formu, Beden Değeri Ölçeği-2; Öz Şefkat Ölçeği-Kısa Formu ve Spora Özgü Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği uygulanmıştır. Verilerin analizi Process Macro eklentisi aracılığıyla IBM SPSS kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada aracılık ilişkisini incelemek amacıyla oluşturulan modelleme ‘Koşullu Süreç Modeli’ kullanılarak incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, mükemmeliyetçiliğin kişisel standartlar (B=-0,16; p<0,00), hatalarla aşırı ilgilenme (B=-0,33; p<0,05), algılanan ebeveyn baskısı (B=-0,13; p<0,05) ve algılanan koç baskısı (B=-0,20; p<0,05) alt boyutları ile öz şefkat arasında negatif ilişki vardır. Mükemmeliyetçiliğin kişisel standartlar (B= 0,38; p<0,05) alt boyutu olumlu beden imgesi ile pozitif ilişkiliyken, hatalarla aşırı ilgilenme (B=0,04; p>0,05), algılanan ebeveyn baskısı (B=0,14; p> 0,05), ve algılanan koç baskısı (B=0,01; p> 0,05), olumlu beden imgesi arasındaki ilişki anlamlı bulunmamıştır ve tüm bu ilişkilerde spor türü düzenleyici role sahip değildir. Ayrıca, bulgular öz şefkatin; kişisel standartlar, hatalarla aşırı ilgilenme, algılanan ebeveyn baskısı ve algılanan koç baskısı ile olumlu beden imgesi arasındaki ilişkiye aracılık ettiğini, bu aracılık etkisinde spor türünün düzenleyici rolü olmadığını göstermiştir. Sonuç olarak, adolesan sporcuların mükemmeliyetçilik düzeyleri öz şefkatten etkilenerek onların, olumlu beden imgesi düzeylerini etkilemektedir ve bu etkiler sporcuların bireysel veya takım sporu ile uğraşmalarına göre değişmemektedir.Article Ağ Toplumlarında Gündelik Yaşamın “Kusursuzluğu”(2022) Güzel, EbruHer geçen yıl internetin ve ona bağlı mobil araçların yaygınlaşması, dijital sosyal ağlara erişebilirliğin zaman ve mekandan bağımsız doğası, gündelik yaşamın rutin/akışını da değiştirmektedir. İnternet teknolojilerinin gelişimi sonucunda yaşanan kültürel ve toplumsal değişim Manuel Castells’e göre, “ağ toplumu”nu yaratmıştır. Gerçek ile sanalın birbirine karıştığı ağ toplumlarında yaşama ilişkin algı da dönüşmüştür. Baudrillard’a göre bu hipergerçeklik çağında gerçeklikten söz edilemeyeceği için taklit de yerini benzeşime bırakmıştır. Bireylerin benlikleri de katılımcısı oldukları sosyal medya platformunun habitusuna göre şekillenmektedir. Arkadaşlık kurma, mesajlaşma, albüm oluşturma ya da profesyonel bir iş ağına katılım amacıyla bu çevrimiçi sosyal ağların ortak unsuru profillere yansıyan “kusursuz” imajlardır. Burada bireyler, ister öz-sergileme isterse de bilgi paylaşımı amacıyla onlardan beklenildiği gibi kusursuz bir performans sahnelenmektedir. Kusursuzluğun kültürel olarak ivme kazanması gündelik yaşam pratiklerini de değişime uğratmaktadır. Sosyal ağlar yoluyla gerçekliğin, benliğin ve kültürel değişimin araştırıldığı bu çalışmada kusursuzluk fenomenine odaklanılmıştır. Sosyal medya kullanımında dünya liderliğine aday Türkiye’de, gündelik yaşama dair araştırmaların doygunluğu da düşünülerek, yeni bir sorunsal olarak “kusursuzluk fenomeninin” çevrimiçi örüntüler üzerinden araştırılmasının iletişim antropolojisi alanındaki çalışmalara da katkı sağlanacağı öngörülmektedir. Araştırmada alanyazını taraması sonucu elde edilen bilgiler sonuç bölümünde eleştirel bir perspektifle yorumlanmıştır.Review Citation - WoS: 0Citation - Scopus: 0Age-Specific Seroprevalence of Hepatitis a Virus in Turkey Between 2000 and 2023: Systematic Review and Meta-Analysis(Mdpi, 2024) Kahraman Kılbaş, Elmas Pınar; Koroglu, Mehmet; Demiray, Tayfur; Terzi, Huseyin Agah; Kilbas, Elmas Pinar Kahraman; Tıbbi Hizmetler ve Teknikler BölümüBackground: Hepatitis A virus (HAV) is a leading cause of acute viral hepatitis and is primarily transmitted by the fecal-oral route. The clinical presentation and progression of the disease varies according to the age of the patient. Turkey is classified as a moderately endemic country, and HAV infection continues to be an important public health problem worldwide. Methods: In this study, a systematic meta-analysis was conducted to evaluate age-specific HAV seroprevalence rates in Turkey between 2000 and 2023. A comprehensive literature review identified 57 articles that met the inclusion criteria. The studies were assessed for quality, and seroprevalence rates were evaluated across four different age groups. Statistical analyses were performed using Comprehensive Meta-Analysis (CMA) software (CMAVersion 3.0) and SPSS (SPSS Statistics 25.0). Results: HAV seroprevalence rates were found to be 73.18% in the 0 < 5 age group and 90.90% in the >35 age group. The overall seroprevalence estimated using a random effects model was 64.5% (95% CI: 58.3-70). High heterogeneity was observed among the studies, and the prevalence estimates changed when low-quality studies were excluded. Conclusions: This meta-analysis suggests that the increasing trend in HAV IgG seroprevalence in Turkey, especially among young populations, is likely due to the vaccination program initiated in 2012. Furthermore, the heterogeneity observed among regions highlights the importance of regional public health strategies. Future studies should focus on providing more detailed data to evaluate the long-term effects of vaccination and to explain regional differences in HAV seroprevalence.Article Akademik Güdülenme İle Üniversiteye Aidiyet Duygusu Arasındaki İlişki(2023) Özdemir, Petek AkmanAkademik güdülenme ve üniversiteye aidiyet, öğrencilerin eğitim yaşamını etkileyen, olumlu sosyal ve akademik sonuçları olan önemli etmenler olarak değerlendirilmektedir. Bu çalışmada, üniversiteye aidiyet duygusu bileşenlerinin (aidiyet, diğer öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından kabul edilme) farklı akademik güdülenme türleri (içsel güdülenme, dışsal güdülenme ve güdülenmenin olmaması) ile ilişkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya 18 ile 22 yaşları arasındaki 390 üniversite öğrencisi katılmıştır. Öğrencilere Akademik Motivasyon Ölçeği ve Üniversiteye Aidiyet Ölçeği uygulanmıştır. Hiyerarşik regresyon analizleri, kız öğrencilerin akademik güdülenmelerinin erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğunu ve yaş arttıkça dışsal güdülenmenin azaldığını göstermiştir. Aidiyetin akademik içsel ve dışsal güdülenmeyi pozitif, güdülenmenin olmamasını ise negatif yönde yordadığı bulunmuştur. Öğretim üyelerinin kendilerine ilgi ve saygı gösterdiğini hisseden öğrencilerin akademik dışsal güdülenme puanlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Güdülenmenin olmaması modeline öğrenciler tarafından kabul edilme negatif yönde katkıda bulunmuştur. Öz-Belirleme Kuramı çerçevesinde değerlendirilen araştırma sonuçları, destekleyici sosyal ve akademik ortamın üniversite eğitiminde önemli rol oynadığını göstermiştir.Other Aktivist Reklamlara Yönelik Y ve Z Kuşağının Tutumunun Satın Alma Niyetine Etkisi(2024) Ugur, Hülya; Tosun, Nurhan ZeynepTüketicilerin beklenti ve istekleri doğrultusunda markaların toplumsal konuları gündeme getirerek yeniden canlanması ve eşitlik, adalet gibi temel ve varoluşsal konuları içeren reklam mesajları, yeni bir reklam paradigmasının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Aktivist reklamcılık olarak ifade edilen bu yaklaşım markaların reklam kampanyalarında hedef kitlelerine toplumsal ve sosyal konulara yönelik mesajlar iletmelerini içermektedir. Özellikle toplumsal ve sosyal konularda daha duyarlı olan ve markalardan farklılıklar bekleyen Y ve Z kuşakları için markaların aktivist bir duruş sergilemeleri büyük önem taşımaya başlamıştır. Bu doğrultuda bu çalışma, yeni bir reklamcılık akımına ışık tutan aktivist reklamlara yönelik tutumların satın alma niyeti üzerindeki etkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda çalışmada reklama yönelik tutum oluşumu üzerinde önemli bir etkiye sahip olan (a) reklam değeri, (b) güvenilirlik (c) bilgilendiricilik, (d) aldatıcılık, (e) eğlendiricilik ve (f) rahatsız edicilik tutum değişkenlerinin aktivist reklama yönelik tutum ve satın alma niyeti üzerindeki etkisi de irdelenmiştir. Bu bağlamda çalışmada nicel araştırma yöntemlerinden biri olan anket tekniği kullanılarak 417'si Y kuşağı ve 417'si Z kuşağı olmak üzere 834 birey anket çalışmasıyla değerlendirilmiştir. Y ve Z kuşağı katılımcıları bağlamında aktivist reklamlara yönelik tutumların satın alma niyeti üzerindeki etkisi değerlendirildiğinde, regresyon analizinin bağımlı değişken (satın alma niyeti) ile bağımsız değişken (reklama yönelik tutum) arasındaki etkileşimi anlamlı bir şekilde ortaya konmuştur. Ayrıca reklama yönelik tutum oluşumunda önemli rol oynayan tutum değişkenleri boyutlarının aktivist reklama yönelik tutum ve satın alma niyeti üzerindeki etkisi değerlendirildiğinde, bağımlı değişkenler (tutum, satın alma niyeti) ile bağımsız değişkenler (reklam değeri, bilgilendiricilik, aldatıcılık, eğlendirici ve rahatsız edici, güvenilirlik) arasındaki etkileşimi açıklayan regresyon analizinin de anlamlı sonuçlar verdiği görülmektedir.Article Alevilerin Yüzyıllık İktisadi Tarihi(2023) Boz, Çiğdemİktisat tarihi insanlığın hayatta kalma çabalarının bir hikayesi ise bu hikâye ülkeden ülkeye hatta aynı ülke içindeki topluluklara göre değişiklik gösterecektir. Türkiye’nin en kalabalık azınlık grubunu oluşturan Alevilerin Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar olan hayatta kalma hikayesine odaklanan bu çalışmada Alevi topluluklarının bu yüzyıllık süreçte geçirdiği sosyoekonomik dönüşümler ele alınmaktadır. Bu dönüşümleri tespit etmek ve arkasında yatan faktörleri anlamak için günümüzde artık farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların katkılarıyla oluşmuş geniş bir Alevilik literatürü bulunmakla birlikte konuya iktisadi açıdan yaklaşan çalışmaların eksikliği göze çarpmaktadır. Oysa Alevilik ve Aleviler iktisadi bakış açısından ele alınması gereken pek çok veriyle doludur. Literatürdeki bu boşluğu doldurmak adına ilk adımlardan biri olmayı amaçlayan bu çalışmada, literatürdeki mevcut bulguların iktisadi olarak yorumlanmasının yanında sözlü tarih yöntemine de başvurulmuştur. Geleneksel kurumları ve toplumsal örgütlenmesi en az beş yüz yıl öncesine kadar götürülebilecek olan Alevilik Cumhuriyet reformları ile belli bir dönüşüme uğramış olsa da Aleviler açısından esas kırılma 1960’larda başlayan kente göçle birlikte başlar. İktisadi birikimleri ve becerileri bakımından diğer göç edenlerden negatif yönde ayrışan Aleviler, dil ve dini inanç açısından da dezavantajlı konuma sahiptirler. Bu eşitsizliklerini kamusal eğitim ve sağlık hizmetleriyle telafi ederek yükselmeye çalışan Aleviler 1980’lerden sonra bu olanakları da kaybetmişler ve siyasi iktidarlar nazarında marjinal konumlarını korumaya devam etmişlerdir. Özellikle kamuda belli mevkilere gelmeleri halen imkânsız olan Aleviler açısından Cumhuriyet’in hedeflediği eşit yurttaşlık idealine ilk yüzyılın sonunda ulaşılabilmiş değildir.Article Altı-12 Aylık Bebeklerin Anne Sütü ile Beslenme Durumlarının ve Tamamlayıcı Beslenme Uygulamalarının Değerlendirilmesi(2023) Ilktac, Havvanur Yoldas; Güldemir, Hilal Hizli; Garipağaoğlu, MuazzezGiriş: Yaşamın ilk yılı büyümenin en hızlı gerçekleştiği dönemdir. Anne sütü ile beslenme süresi ve tamamlayıcı beslenme uygulamaları, annelerin özelliklerine, ülkelere ve bölgelere göre farklılık gösterebilmektedir. Popülasyona özgü stratejiler geliştirmek için toplumun taranması ve değerlendirilmesi önemlidir. Amaç: Bu araştırma, 6-12 aylık bebeklerin anne sütü ile beslenme durumlarının ve tamamlayıcı beslenme uygulamalarının değerlendirilmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel olarak planlanan bu araştırma, araştırmayı katılmayı kabul eden 536 anne-bebek çifti ile gerçekleştirildi. Verilerin toplanmasında anne ve bebeğe ait bilgilerin yer aldığı Kişisel Bilgi Formu kullanıldı. Bulgular: Tek başına anne sütü ile beslenme süresi 4,26 ± 1,97 ay olduğu saptandı. Tamamlayıcı beslenmeye ise 22,62 ± 2,79 haftada başlandığı bulundu. Lise ve lisans-lisansüstü mezunu annelerin ilkokul mezunu annelere kıyasla istatistiksel olarak daha uzun süre tek başına anne sütü verdikleri belirlendi (p < 0,05). Annelerin %86,5’inin bebeklerine ilk tamamlayıcı besin olarak yoğurt verdikleri, ilk bir yaş içerisinde bebeklerin %42,9’unun tuz, %20 ,8’inin şeker ve %14,7’sinin ise bal tükettikleri saptandı. Sonuç: Tamamlayıcı beslenmeye 6 aydan önce başlandığı, annelerin eğitim düzeyi arttıkça sadece anne sütü verme süresinin arttığı belirlendi. Annelerin bebek beslenmesindeki eksikliklerinin önlenmesinde, anne sütü ve tamamlayıcı beslenme konusundaki eğitimlerin arttırılmasının önemli olduğu düşünüldü. Annelere verilen eğitimlerin, annenin eğitim düzeyi göz önüne alınarak bireysel, uygulamalı ve annelerin soru ve sorunlarına çözüm getirecek nitelikte yapılması önerilmektedir.Article Altı-12 Aylık Bebeklerin Beslenme ve Büyüme-gelişme Durumlarının Değerlendirilmesi(2020) Güldemir, Hilal Hizli; Garipağaoğlu, Muazzez; Altınbaş, ZeynepAmaç: Çalışma 6-12 aylık bebeklerin beslenme ve büyüme durumunudeğerlendirmek amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya İstanbul ili, Çekmeköy ilçesinde Haziran-Eylül2014 tarihleri arasında izlenen 300 anne-bebek çifti alınmıştır. Demografikveriler bir anket formu ile alınmış, bebeklerin bir günlük besin tüketimlerikaydedilmiş, ağırlık ve boy uzunlukları hemşireler tarafından ölçülmüştür.Bebeklerin ağırlık ve boy uzunlukları ise ülkemiz için geliştirilmiş büyümeeğrileri ve Z skoru ile, günlük enerji ve besin ögeleri alımları TÜBER’e göredeğerlendirilmiştir.Bulgular: Bebeklerin yüzde 45,3’ü kız ve yaş ortalaması 10,1±1,9 ay idi.Bebeklerin doğum ağırlık ve boyları ise sırasıyla 3,2±0,4 kg ve 49,8±2,4 cmiken, vücut ağırlığı, boy uzunluğu ve BKİ’leri sırasıyla: 9,3±1,5 kg, 72,4±5,9cm, 0,73±2,24 olarak saptanmıştır. Doğum ağırlığı, boy uzunluğu ve BKİ Zskoru -1, +1 SD olan bebeklerin oranları sırasıyla: %69,0, %47,4 ve %52,9iken, mevcut durumda %59,1, %44,9, %42,4 olarak bulunmuştur. Bebeklerindoğumdan sonraki süreçte vücut ağırlığı ve BKİ’lerindeki artışın istatistikselolarak anlamlı olduğu bulunmuştur (p>0,05). Tüm grupta bebeklerin%76,3’ünün anne sütüne devam ettiği belirlenmiştir. Annelerin ilk tamamlayıcı besin olarak yoğurdu (%33,1) tercih ettikleri, bunu muhallebi (%15,7)ve meyve püresinin (%13,4) izlediği gözlenmiştir. Yoğurt, sebze-meyve,yumurta, et ve tavuğun başlama zamanının sırasıyla: 24,7±4,6, 24,9±5,3,26,6±6,1, 29,6±8,3 hafta olduğu saptanmıştır. Bebeklerin günlük beslenmeleriyle enerjiyi 971±274 kcal, proteini 27,8±12,0 g, demir dışındaki tümenerji ve besin ögelerini yeterli hatta fazla aldıkları görülmüştür.Tartışma: 6-12 ay dönemindeki bebeklerin enerji dahil, pek çok besin ögesini fazla tükettikleri, doğumla karşılaştırıldığında BKİ’lerinin yüksek olduğugözlenmiştir.Sonuç: Annelerin tamamlayıcı beslenme ve büyüme gelişme konusundabilinçlendirilmesinin yararlı olacağı düşünülmüştür.Article Citation - WoS: 3Citation - Scopus: 4Analysis for Two-Dimensional Inverse Quasilinear Parabolic Problem by Fourier Method(Taylor & Francis Ltd, 2021) Kanca, Fatma; Baglan, Irem; Bilgisayar Mühendisliği BölümüIn this work, two-dimensional inverse quasi-linear parabolic problem with periodic boundary and integral overdetermination conditions is investigated. The formal solution is obtained by the Fourier approximation. Under some natural regularity and consistency conditions on the input data,the existence, uniqueness and continuously dependence upon the data of the solution are proved by iteration method. The inverse problem is first examined by linearization and then used implicit finite difference scheme for the numerical solution. Also predictor corrector method is considered in the numerical approach. Some results on the numerical solution with two examples are presented with figures and tables. The sensitivity of the scheme with respect to noisy overdetermination data is illustrated.Article Citation - WoS: 1Citation - Scopus: 1Analysis of Substance Use and Mental Disorder Diagnoses in Adolescents With a History of Delinquency: a Cross-Sectional Study(Springer, 2024) Dikeç, Gül; Dikec, Gul; Tas Soylu, Gulsenay; Bilac, Oznur; Uzunoglu, Gulcin; Ayakdas Dagli, Dilek; Hemşirelik BölümüThis study aimed to evaluate substance use and comorbid mental disorders in delinquent adolescents presenting to a child and adolescent psychiatry outpatient clinic. This study included 47 adolescents aged 15-18 years and had a history of delinquency. Data were collected using the Addiction Profile Index Adolescent Form (API-A) and an information form. Results indicated that the adolescents' mean age is 16.11 +/- 1.05 years, 78.7% had committed crimes against property and 34.0% against the person, and 34.0% were also victims of crime. Mean API-A total scores indicated that their level of substance use was low. In addition, mean API-A total scores showed significant differences according to the adolescents' migration status, age, economic status, school attendance, mental disorder diagnosis, duration of mental disorder, and type of offense (p < 0.05). The benefit provided by timely and appropriate psychosocial interventions may have a key role in solving this problem for adolescents and improving their future as adults.Article Antakya’nın Geleneksel Evlerinin Avlu Özellikleri Üzerine Bir İnceleme(2019) Bozkurt, Selvinaz GülçinYapıların orta kısmında yer alan, üstü açık ya da kapalı olabilen geniş bahçe açıklıklarına avlu denilmektedir. Türk mimarisinde avlular dışarıya kapalı, gökyüzüne açık mekanlar olup sosyal ve kültürel hayatın en önemli parçalarından biridir. Araştırmamıza konu olan ve çoğu 18. ve 19. yy’a ait olan Antakya’nın avlulu evleri de Antakya’nın sosyokültürel hayatını yansıtan en önemli mekanlar olma özelliğindedir. Ancak bu özellikteki evlerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında, bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Son yıllara kadar özgün niteliklerini büyük ölçüde koruyan bu evler, nüfus artışı ve çarpık kentleşmenin etkisiyle ya terk edilmiş ya da büyük oranda yapısal değişikliklere maruz kalmışlardır. Yeni gelişmelerin geçmişi yok ederek, sağlıksız ve kimliksiz bir şekilde gelişiyor olması alan için büyük bir sorun teşkil etmektedir. Antakya’nın kültürel birikiminin çağdaş yöntemlerle doğru araştırılması ve tespit edilmesi, çözülmesi gereken sorunların başında gelmektedir. Bu nedenle bu çalışma kapsamında, Antakya’nın geleneksel evleri ve avlu yapıları incelenmiş, avlunun bölge halkı için iklim ve sosyokültürel açıdan en akılcı çözümler sunan mekanlar olduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak bu çalışmada avlulu evlerin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması, güncel kullanımda değerlendirilmesi ve günümüzde bu niteliklere sahip avlulu evlerin oluşturulmasının gerekliliği vurgulanmıştır.Article Citation - WoS: 0Anti-Lipid Accumulation and Antioxidant Effects of the Root Extract From Rubus Discolor and Its Phytochemical Analysis(Springer, 2025) Sekerler, Turgut; Gulmez, Gizem; Algul, Kader Fatma; Goger, Fatih; Senkardes, Ismail; Sen, Ali; Sener, AzizeRubus species exhibit potent antioxidant properties due to their high phenolic compound content. In our study, phytochemical composition of the extract obtained from roots of Rubus discolor (RDE) was determined using LC-MS/MS. Subsequently, effect of this extract on lipid accumulation was investigated in HepG2 liver cells. For this purpose, HepG2 cells were treated with oleic acid to induce lipid accumulation. The effect of RDE on lipid accumulation was assessed using Oil-Red staining and measuring intracellular triglyceride, cholesterol levels. Melatonin was used as a positive control. Enzymes involved in lipid synthesis, including acetyl-CoA carboxylase (ACC1), fatty acid synthase (FAS), and transcription factor sterol regulatory element-binding protein 1 (SREBP-1c), as well as the antioxidant status, were evaluated by RT-PCR. As dose-dependent, RDE significantly reduced lipid accumulation and each concentrations (25, 50, 100 mu g/mL) of RDE showed 78%, 48%, 38% ratio, respectively for Oil Red O staining. TG was found 1.92 +/- 0.03, 1.76 +/- 0.40, 1.22 +/- 0.13, 1.41 +/- 0.08 mg/mg protein for oleic acid and each concentrations (25, 50, 100 mu g/mL) of RDE, respectively It significantly suppressed ACC1, FAS, and SREBP-1c (p < 0.001, p < 0.001, p < 0.01, respectively) at a dose of 50 g/mL. The extract also exhibited in vitro strong antioxidant and good anti-inflammatory properties. Pedunculagin isomer, ellagic acid and ellagic acid pentoside compounds were found to be the main compounds of RDE with high total phenolic content. The results indicate that RDE has the potential to prevent lipid accumulation. These findings could provide a basis for further studies on the potential therapeutic effect of Rubus discolor in the treatment of NAFLD.Article Citation - WoS: 9Citation - Scopus: 8Antibiotic Use and Influencing Factors Among Hospitalized Patients With Covid-19: a Multicenter Point-Prevalence Study From Turkey(Galenos Publ House, 2022) Ağalar, Canan; Cag, Yasemin; Karabay, Oguz; Kurtaran, Behice; Guclu, Ertugrul; Ogutlu, Aziz; Agalar, Canan; Tıbbi Hizmetler ve Teknikler BölümüBackground: Broad-spectrum empirical antimicrobials arc frequently prescribed for patients with coronavirus disease 2019 (COVID-19) despite the lack of evidence for bacterial coinfection. Aims: We aimed to cross-sectionally determine the frequency of antibiotics use, type of antibiotics prescribed, and the factors influencing antibiotics use in hospitalized patients with COVID-19 confirmed by polymerase chain reaction. Study Design: The study was a national, multicenter, retrospective. and single-day point prevalence study. Methods: This was a national, multicenter, retrospective, and single-day point-prevalence study, conducted in the 24-h period between 00:00 and 24:00 on November 18, 2020, during the start of the second COVID-19 peak in Turkey. Results: A total of 1500 patients hospitalized with a diagnosis of COVID-19 were included in the study. The mean age +/- standard deviation of the patients was 65.0 +/- 15.5, and 56.2% (n = 843) of these patients were men. Of these hospitalized patients, 11.9% (n = 178) were undergoing invasive mechanical ventilation or ECMO. It was observed that 1118 (74.5%) patients were receiving antibiotics, of which 416 (372%) were prescribed a combination of antibiotics. In total, 71.2% of the patients had neither a clinical diagnosis nor microbiological evidence for prescribing antibiotics. In the multivariate logistic regression analysis, hospitalization in a state hospital (p < 0.001), requiring any supplemental oxygen (p = 0.005). presence of moderate/diffuse lung involvement (p < 0.001), C-reactive protein >10 ULT coefficient (p < 0.001), lymphocyte count < 800 (p = 0.007), and clinical diagnosis and/or confirmation by culture (p <0.001) were found to be independent factors associated with increased antibiotic use. Conclusion: The necessity of empirical antibiotics use in patients with COVID-19 should be reconsidered according to their clinical, imaging, and laboratory findings.Article Antimicrobial Effect of Drinkable Lugol Solution(2024) Tunç, Ayşe Karacalı; Sarıtaş, Büşra Merve; Marzi, Mahdi; Dursun, Feray; Kaya, ŞevinThe death rates due to infection in patients receiving long-term antibiotic treatment and hospitalized patients are quite alarming. Treatment of multidrug-resistant strains of Acinetobacter baumannii, Klebsiella pneumoniae, Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa and Staphylococcus aureus, which cause widespread nosocomial infection, has become a global problem. Alternative treatment methods are needed for these species, which use all their resistance mechanisms day by day. Recently, it has been seen that iodine (lugol) solution has been used in the treatment of many infections. Significant results are observed, especially for nosocomial and wound infections. The literature on the antimicrobial effect of Lugol solution is very limited. In order to scientifically support such treatments, we aimed to investigate the antimicrobial effect of lugol on resistant bacteria in a laboratory environment. In our laboratory, we have previously isolated Acinetobacter baumannii, Shigella sonneii, Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa and Staphylococcus aureus strains with known antibiotic resistance. For these isolates, the agar dilution method prepared with different concentrations of lugol and the Broth Microdilution Method were used. As a result of our study, it was observed that drinkable Lugol solution affects multidrug-resistant microorganisms at very low concentrations. Thus, Lugol's success in infection treatments will be scientifically supported.